
Bırakın Canı Sıkılsın!
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kovit-19 ile mücadele ederken evde kalmamız ve çocuklarımızın eğitimini evde devam ettirmemiz gerekiyor. Evde Kalmak sağlığımız için hayati önem taşıyor ancak bu süreç aynı zamanda ruh sağlığımızı da etkiliyor. Evde nasıl vakit geçireceğini bilmeyen çocuklarımız için oyun kurmayı, hayal etmeyi öğrenecekleri bir süreç. “Fırsat Eğitimi” okul öncesi öğretmenlerinin çok önemsediği bir eğitim biçimidir. Ebeveynlerin bu zor zamanları “fırsat eğitimine” çevirebilecek yaklaşımı göstermeleri gerekiyor. Çoğumuzun günlük rutinleri vardı çocuklar okula ebeveynler işe gidiyor. Gün içinde ortalama 8 saat birbirimizden uzak kalıyorduk. Eve geldiğimizde çocuğumuzla oyun oynuyor, ödeviyle ilgileniyor ona “kaliteli zaman” ayırıyorduk. Şimdi bu düzen geçici süreliğine değişti. Ancak süreç ne kadar uzun olacak henüz bilemiyoruz. Biz işte, çocuğumuz okuldayken geçen zamanı şimdi evde birlikte geçirmemiz gerekiyor. Bu da çoğu aileyi çocuklarının her anını etkinlikle doldurmak zorunluluğunda hissetmeleri gibi bir hataya sürüklüyor….
Çocuklarımız her “sıkıldım” dediklerinde onlara seçenekler sunmak yerine ara ara sıkılmalarına müsaade etmeliyiz. Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Belma Tuğrul; “Serbest oyunun ne kadar kıymetli olduğunu bilin. Serbest oyun, yetişkinlerin hiçbir müdahalesi olmadan, çocukların kendi kendilerine kurdukları oyun demektir. Çocuklar kendi oyunlarını, kurmayı, başlatmayı, değiştirmeyi, kendi dünyalarının lideri olmayı severler. Siz oyun oynayan çocuğunuzu çok iyi gözlemleyin. Oyun sırasındaki konuşmaları, iç dünyasında çözemediği çatışmalarla, ilgi alanlarıyla, yetenekleri ile ilgili ipuçları verebilir. Çünkü oyun çocuğun iç dünyası ile yüzleştiği en doğal fırsattır.” diyor
Ben de çocuklarınızın öğretmeni ve Çocuk Gelişim Uzmanı olarak diyorum ki; “bırakın çocuklar sıkılsın. Can sıkıntısı ile mücadele etme becerilerini geliştirsinler.” Sıkılmanın ne demek olduğunu bilmeyen bir çocuk geçirdiği anların anlamını kavrayamaz. Sürekli etkinlik planlamanız tıpkı tok olan çocuğa zorla yemek yedirmeye benzer. Açlık hissini bilmedi için beslenme sorunları gözükmeye başlar. Ailelerin “Evde çocukları nasıl oyalayacağız” telaşını anlıyorum ancak bırakın çocuklar kendilerini oyalasınlar. Çocuklarımızın kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak ebeveynlerin en temel görevidir. Tam da bu yüzden içinde olduğumuz bu günler çocuklarımız ve bizim için büyük bir fırsat.
Çocuğumuz zor durumda kaldığında kendini rahatlatma yöntemini ne kadar çabuk öğrenirse o kadar çabuk kendini geliştirecektir. Her “canım sıkıldı” dediğinde “ne oynamak istersin” cevabı vermek ya da “şunu yapalım..” diyerek çözüm üretmeyin. İlgi alanı neyse (tv, tablet, telefon hariç) ona yönlendirin. Yapıştırıcı, kağıt, makas, boya, lego gibi ama bilinçli olarak çözüm üretmeyin, çözümü kendi üretebilmesine olanak sağlayın.
Endişeniz can sıkıntısından ekranlı teknolojiye bağımlı hale gelmesi ise onları zaten sınırlamanız gerekirdi bugünün işi değil. Süreli kullanmasına ve süreyi belirlemenin sizin elinizde olduğunu bilmesini sağlayın. Öğrencilerime annelerinin ya da babalarının telefon numarasını bilip bilmediklerini sorduğumda parmaklar havaya kalkar. Ancak aldığım cevaplar ya tablet ya cep telefonu şifreleri oluyor.
Ebeveynin görevi her an çocuğunun her istediğini yapmak değildir. Ona yol göstermek, problemlerle başa çıkmasını öğretmektir. Çocuğunuza zamanı planlayabilme becerisini öğretin.
Sabah kalktığında günü planlamasına yardımcı olun. Günü planlarken keyif aldığı etkinleri belirlemeyi ona bırakın. Kitap okuma, televizyon, test çözme (okul çağındaysa), etkinlik yapma, sanat çalışması, müzik dinleme, evi toparlama, oda düzeltme, tablette oyun, kutu oyunu, mutfak etkinliği, serbest zaman ya da bunların haricinde istediği başka bir etkinlik vb… Bunları birlikte sıralayın ve zaman belirleyin. Böylelikle planlama, zamanı doğru kullanma, kendini durdurma ve sabır becerilerini geliştirmek için büyük bir fırsat yaratmış olursunuz.
Ayşegül GÜNEY
Bir yanıt bırakın